Buradaki insan varlığını ele veren tek şey, henüz eskimemiş, ucuz tütünün hafif kokusuydu. Onu tanıdı: Koridorda sigara içen öğrencilerden biri geçerken kokusunu alabiliyordu. Yoğun, keskin ve mide bulandırıcı bir yanık kağıt kokusu var.
Kapıyı kapattı. Duygu yoğunlaştı: Sanki bir odaya değil de birinin hikayesinin anahtar deliğine girmiş gibi. Ve şimdi diğer tarafta.
Masaya doğru yürüdü. Oturdum. Bir not defteri aldım. Kapak kalın kağıttan yapılmış, mat, hafif pürüzlü. Yazıt yok. Logo yok, rakamlar bile yok. Yalnızca içeride – üçüncü sayfada – şu satır var:
«İzlendiğini bilmeden odaya giriyor. Göğsünde bir korku var ama yüzü sakin. Hareketleri öğrenilmiş. Beni arıyor. Ama ben onu çoktan buldum.»
Eli hafifçe titredi. Sanki birisi düşüncelerini ortaya çıkmadan bir an önce yüksek sesle söylemiş gibiydi.
Ayağa kalktı. Masadan uzaklaştı. Sanki kazara cildime su dökülmüş gibi, omurgamdan yukarıya doğru buz gibi bir hissin yayılmaya başladığını hissettim.
Etrafıma baktım. Oda fazla sessizdi. Duvarın arkasında kuşların, hışırtıların veya adımların olmadığı sessizlik. Sanki bu alan hayattan kesilip cam altına kapatılmış gibi.
Sandalyeye doğru yürüdü. Rastgele arkaya atılan battaniye, sanki el değmemiş gibi yabancı görünüyordu.
Ve yine de: arkada siyah bir nokta var. Yanmış doku. Çok küçük ama rastgele değil.
Oturdu. Parmaklarını gezdirdi; parmakları yanık kenara dokundu. Sonra şunu fark ettim: sandalyenin altında bir iplik vardı. Beyaz, ince, neredeyse halının rengiyle bütünleşiyor.
Onu çekti. Halı hafifçe kalktı ve altında bir flash sürücü ortaya çıktı. Küçük, eski. İşaret yok.
Evin ışığını açmadı. Sanki karanlıkta karar vermek daha kolaymış gibi. Veya korkmamak daha kolaydır.
Ancak dizüstü bilgisayarın ekranında «04.avi» dosyasının bulunduğu bir pencere açıldığında oda daha da karanlıklaştı. Sanki dosyanın kendisi bir kapıydı ve arkasında iyi bir şey yoktu.
Oynat tuşuna bastı.
Video aniden başladı. Kötü kalite. Kamera köşede yüksek bir yerde. Boş oda. Duvarlar gri. Bodrum veya bodrum gibi. Işık loş.
Çerçevede bir kız var. Sırtı kameraya dönük olarak oturuyor. Saç koyu ve uzundur. Eller dizlerin üzerinde.
Lamba yanıp sönüyor. Bir kere. İki. Kız başını kaldırıyor, çeviriyor… ve Elina bu yüzü tanıyor.
Victoria. Aynısı. Makaleden. Hikayeden.
Victoria kameraya bakıyor. Dudaklar hareket ediyor. Ses yok. Yalnızca boşluğun uğultusu. Sanki sessizliğin kendisi bir montajmış gibi.
Elina ona eşlik ediyor. Victoria da aynı şeyi tekrarlıyor. Birkaç kez. Tek kelime. Veya bir cümle.
Video analizi uygulamaları için öğrencilere tavsiye ettiği programı başlattı. Dudak tanıma. Veri yükleniyor. Bir dakika sonra sonuç belirir.
«Her şeyi kaydediyor. Yalnız olduğunu düşündüğünde bile.»
Elina videoyu kapatır.
Ekranda onun yansıması var. Loş. Solgun.
Apartmanda sessizlik var. Ve birden anladı: o yalnız değil. Asla yalnız değildi.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM – Kulak misafiri olunan sayfalar
Sabah olması gerekenden daha erken başladı.
Dışarıda henüz şafak sökmemişti ama Elina çoktan gözleri açık yatıyordu, bir rüyanın kalıntılarını gerçeklikten ayıramıyordu. Rüyada her şey farklıydı – Victoria orada değildi, flash sürücü yoktu, o lanet cümle yoktu. Sahil, çocukluğu, annesi ve alnına dokunan sıcak bir el vardı. Gözlerini açtığı anda her şey yok oldu.
Kahve sanki ataletle sanki kendi kendine demlendi. Telefon sessizdi, dizüstü bilgisayar kapalıydı.
Öyle görünüyor ki, önceki gün olan her şey onu polise, rektöre, gazetecilere kadar harekete geçmeye itmiş olmalıydı. Ama bunun yerine pencereyi açtı, sabah serinliğini içeri aldı ve orada durup şehri dinledi.